Hikayemiz

1948

yılında İstanbul’a gelen Habeş Usta, 1952 yılında ilk imalat yerini Laleli’de Harikzade Sokak’ta açarak baklava üretimine başlar. O dönemlerde hem perakende hem de İstanbul’un Seçkin lokantalarına toptan baklava satışı yapmaktadır. İkinci şubesini, 1958 yılında Büyük Reşit Paşa Caddesi’nde hizmete sokarak satış ağını genişletmeye başlar. 1960’lı yıllara gelindiğinde artık ünü İstanbul’un tamamında yayılmıştır. Kaliteden taviz vermeyen Habeş Usta’nın İstanbul’luya yoğun ilgiyle karşılanır ve mağazasının önünde uzun kuyruklar oluşur. Bu durum, o yılların gazetelerinde haber olarak yer alır. Ancak bu ilgi İstanbul halkıyla sınırlı kalmaz. Çünkü İstanbul’a gelen turistler de ülkelerine Seyidoğlu lezzetini götürür olmuştur.

1970’li

yıllara gelindiğinde potansiyelin artmasıyla dönemin en hareketli semtlerinden; Bakırköy ve Kadıköy’de şubeler açılır. Bunu, o yılların en modern alışveriş merkezi olan Aksaray Yeraltı Çarşısı’ndaki şube takip eder. 1978 yılında ise, Laleli Ordu Caddesi’nde 7 katlı bina, satış mağazasıyla sahip o dönemin en büyük baklava imalathanesi olarak, hizmete girer. Artık ‘Lale’ ile birlikte anılmaya başlanan Seyidoğlu, Laleli’yle özdeşleşen lale figürünü logosuna lale figürü şeklinde yaptırır.

1980’li

yıllara gelindiğinde o zamanki üretim tesisinin yeterli olmadığını karar veren Habeş Usta, artan taleplere karşılık vermek için Güngören’de daha büyük bir tesis açar. Bu tesislerle birlikte Seyidoğlu artık baklava ve kadayıfın yanında helva, reçel ve lokum üretimine girerek tatlı sektöründe büyümesini sürdürmeye başlamıştır. 1990’lı yıllarda muhtelif semtlerde şube sayısını artırarak devam eder. Habeş Usta’dan aldığı deneyimi yenilikle birleştirerek yoluna üçüncü kuşakla devam eden Seyidoğlu, bir aile şirketi olmasının yanı sıra kurumsallaşmasını da tamamlayarak geleceğe emin adımlarla ilerlemektedir.

şube ve Beylikdüzü’nde, 3000 m² kapalı alana sahip imalathane ve fabrika satış mağazasını da bünyesinde bulunduran Seyidoğlu, 2000 yılından itibaren Baklava ihracatına devam etmektedir, bugün ise Avrupa’nın merkezi diye anılan Brüksel’de Merkez depo kurulumu ile başta Belçika ve Almanya olmak üzere tüm Avrupa’ya bu eşsiz lezzetleri ulaştırmaya devam ederek ve baklavanın öncüsü olarak yoluna devam etmektedir.

2024

İtibariyle, Seyidoğlu 75 yıllık deneyimini beğenilen lezzetleriyle, tüm Türkiye’de ve dünyada evlerimizde rahatça kullanacağımız market ürünlerini halkımızın beğenisine sunmuştur. Seyidoğlu olarak en iyi hammaddeleri en iyi ustalık ve sevgimizle birleştirip gururla halkımıza sunmaktayız. Seyidoğlu olarak baklavalarımız ve diğer lezzetlerimizle, Sizleri tekrardan sultanların sofralarına davet ediyoruz.

Habeş Seyidoğlu

1918 yılında Gaziantep'te doğdu. Ailenin adı ise büyük dedeleri olan Seyid Ağa'dan geliyor. Asıl mesleği, çıraklıktan başlayarak babasından öğrendiği, ayakkabıcılık olan Habeş Seyidoğlu, Antep'te bu sektör çok gelişmeyince İstanbul'a geldi. 1948 yılında geldiği İstanbul'da baklava işine ilgi duyan ustaların yanında işi öğrenen Habeş Seyidoğlu, tatlı satmaya başlar. Karaköy'de Arap Camii'nin sokağında açtığı ilk dükkanın ismini Gaziayntap Kebap ve Baklava koyan Habeş Seyidoğlu, 1952’de ise Laleli’de Fen Fakültesi'nin köşesinde baklava üretim ve satış faaliyetine devam etti.Kuruluşunun ilk yıllarında hem İstanbul halkının baklava satın alma alışkanlığının zayıf olması,

hem de kendi mali sıkıntılarından dolayı zorluk yaşayan Habeş Usta, yaptığı tatlıların yarısını satıp yarısını ise halka ücretsiz olarak verdi. Gaziantep’in en güzel tatlılarından olan yassı kadayıfı İstanbul halkının beğenisine sunan Habeş Seyidoğlu, bunun büyük beğeni kazanmasının yarattığı motivasyonla çalışmalarına hız verdi. Habeş Seyidoğlu’nun bizzat uyguladığı, tavsiye ve vasiyet ettiği “ürünlerin her zaman en iyi malzemeden yapılması” ilkesi, Seyidoğlu'nun bugünlere gelmesini sağlayan en önemli özellik. Türkiye'de ve dünyada baklava sektörünün önde gelen markası Seyidoğlu’nun kurucusu olan, yüzlerce baklava ustası yetiştiren Habeş Seyidoğlu’nun, iş hayatındaki başarısının sırrını ise “Çalışmak, çalışmak, çalışmak…”